Yakup Kadri ve “Ankara”

Yakup Kadri ve “Ankara”
27 Ekim 2016 22:34

 “Ankara’da en sevdiğim şey bu teşrifatsız sade ve samimi kardeşlik havasıdır.”

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1934 yılında yayımlanmış olan romanı Ankara, üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, Kurtuluş Savaşı yıllarını, ikinci bölüm savaş sonrası, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını ve üçüncü bölüm Cumhuriyet’in ilanından sonraki yılları anlatır. Bu üç bölümü birbirine romanın kahramanı Selma Hanım bağlar. Selma Hanım iyi eğitim almış, İstanbullu, hürriyetine ve vatanına düşkün bir kadındır. Hikaye, Selma Hanım’ın Ankara’ya gelmesiyle başlar. Vatansever bir kadın olan Selma Hanım, kendisi kadar milliyetçi duygulara sahip olmayan Nazif Bey ile evlidir. Nazif Bey bir bankada muamelat şefidir, sakin bir karakterdir.

Yakup Kadri, romanın ilk bölümünde Kurtuluş Savaşı’ndaki özellikle Sakarya Muharebesi öncesi Ankara’nın ve Ankara ile İstanbul arasındaki farkın resmini çizmiştir. Ankara, İstabul’a kıyasla daha küçük bir şehirdir, daha az gelişmiştir. Ancak o dönemde işgal edilmemiş olması sebebiyle Selma Hanım gibi milliyetçi, vatansever insanlar için “bir kaçış ve kurtuluş parolasıdır”. Yakup Kadri bunu “Türk milletinin kalbi Ankara’da çarpıyor.” cümlesiyle okuyuculara aktarmıştır. İstanbul’dan Ankara’ya göç edenler, milli şuura sahip insanlar olarak nitelendirilmiştir.

Ankara, İstanbul’a göre daha muhafazakar bir şehirdir, Ankaralılar dışarıdan gelenlere “yaban” derler. Ankara’ya göç eden İstanbullular ise kendilerinin şehre medeniyet getirdiğini düşünürler. Romanın odaklandığı noktalardan biri tam da budur : medeniyetin ne olduğu. Yakup Kadri’nin Ankara tasvirine göre ise diğer bütün Anadolu illeri gibi Ankara da “şatafatın, gösterişin, reklam ve palavraların hiç geçmediği bir diyardır”. Anadolu’da iddialı kimselere geveze reklamcıya yalancı gözüyle bakılır.

Kitabın ikinci bölümüne geldiğimizde aradan 3 yıl geçmiştir. Selma Hanım yeni bir evde, yeni eşiyle beraberdir. Nazif Bey’den ayrılma sebebi Nazif Bey’in Ankara’dan ayrılmak istemesi, Selma Hanım’ın ise milli mücadele ruhunu bırakmak istememesidir. Selma Hanım’ın yeni eşi Nazif Bey’in bir arkadaşının arkadaşı olan emekli miralay Hakkı Bey’dir. Selma Hanım’ın Hakkı Bey ile ilk tanıştığı zamanlarda Hakkı Bey bir binbaşıdır, tıpkı Selma Hanım gibi vatansever, milliyetçi bir karakterdir. Romanın ilk bölümünde : “Avrupa medeniyeti. Bu, Avrupalının uydurduğu yüz bin yalandan biridir. Yuf bize ki kendimizi bildiğimiz günden beri bu yalana bir nas gibi inanmışız. Yalan, yalan, yalan… Avrupa bir yırtıcı kuşlar yuvasıdır ve onun karşısına ancak tepeden tırnağa kadar silahlanmış olarak çıkılır.” diyen Hakkı Bey, romanın ikinci bölümünde tamamen değişmiştir. Bu bölümün odaklandığı konulardan biri Hakkı Bey gibi milli mücadeleye katılmış, entelektüel insanların romanın anlattığı yıkma ve yeniden inşa etme sürecinde yaşadığı değişimdir. Bu yıllarda insanların hayatına giren yeniliklerin içinde dans etmek, kılık kıyafetlerde yaşanan değişim ve baloya gitmek vardır. Ayrıca anlatılan temel değişimlerden biri de şehrin mimari yapısıdır.

İkinci bölümün odaklandığı başka bir konu ise bu süreçte kadınların yaşadığı değişimdir. Kadınlara verilen değer artmış mıdır, kadının rolünde bir değişim olmuş mudur gibi soruları tartışmıştır, Yakup Kadri. Bu bölümde kadınların yalnızca süslenip dans etmesi için açıldığı eleştirisi yapılmaktadır. Çalışmayı, üretken olmayı sevdiğini bildiğimiz Selma Hanım, Hakkı Bey ile olan bir diyaloğu esnasında : “Bizi, yalnız süsleyip dans ettirmek için mi açtınız? Yalnız buna yarıyan bir kadın hürriyetinin ne kıymeti var?” der.

Ankara’nın üçüncü ve son bölümü Cumhuriyet sonrası yılları anlatmaktadır. Bu bölümde Yakup Kadri, ikinci bölümdeki gibi milli mücadeleninin nasıl sonuçlandığını okuyucuya aktarmıştır. Üçüncü bölüm, Mustafa Kemal’in nutku ile başlar, Selma Hanım Mustafa Kemal’i gözünde yaşlarla, yanında üçüncü eşi Neşet Sabit Bey ile dinler. Neşet Sabit Bey, Selma Hanım’ın Hakkı Bey ile evliyken ahbaplık ettiği bir yazardır, sanatçıdır. Üçüncü bölüme de kitabın diğer bölümlerinde olduğu gibi milliyetçilik duygusu hakimdir. Burada Yakup Kadri, sinemalarda milli davalara hizmet eden satirik ve epik filmler gösterildiğini, Türk gencinde milli şuurun doğal bir kabiliyet olduğunu söyler. Üçüncü bölüm genel olarak kültür ve ilim alanında yapılan çalışmaları, yeni yapılan yolları ve demiryollarını, zirai ve sınai çalışmaları anlatır. Yakup Kadri üçüncü bölümde bir anlamda Cumhuriyet’in 10. yılını yeni bir doğuş gibi tasvir etmiştir.

Nisa Aybala Avcı

Nisa Aybala Avcı

Bir nisa panda aramaya çıkmış...

Bir Yorum Yazın